Kurban Bayramı yaklaşırken, bu kutsal günün anlam ve hikmetlerini konuşmak üzere El-Ezher Üniversitesi mezunu, dinî ilimlere ve sosyal hizmetlere gönül vermiş Şükrü Dürgüngü Yeni Doğu Gazetesi’ne konuştu. Dürgüngü, bayramların sadece ibadet değil, aynı zamanda gönül köprüleri kurma vesilesi olduğunu vurguladı.
Dürgüngü, “Kurban, sadece kesilen bir hayvan değil; kesilen kibirdir, bencilliktir. Kurbanla biz, Allah’a olan bağlılığımızı, kulluk bilincimizi ve kardeşliğimizi tazeliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Kurban’ın sadece şekli bir ritüel değil, ruhsal bir arınma olduğunu belirten Dürgüngü, Kur’an’da bu ibadetin anlamının açıkça şu şekilde ifade edildiğini söyledi: “Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları. Fakat O’na ulaşan sizin takvanızdır.” (Hac Suresi, 37. Ayet)
Bu ayete işaret eden Dürgüngü, “Hz. İbrahim’in teslimiyetiyle başlayan bu yolculuk, her Müslüman’ın kalbinde bir imtihan vesilesidir. Kurban, insanın en çok sevdiğinden vazgeçmeye hazır olup olmadığını gösteren bir mihenk taşıdır.” dedi.
Bayram: Ruhsal Canlanış ve Toplumsal Dayanışma
Bayramların toplumsal boyutuna da değinen Dürgüngü, özellikle gençlere şu mesajları verdi:
“Gençlerimiz bayramları sadece tatil olarak görmesin. Bu zamanlar; büyüklere hürmet, küçükleri sevindirme, yoksulu gözetme zamanıdır. Kurban, paylaşmak demektir. Sofralarda, gönüllerde, kalplerde yer açmak demektir.”
Bu noktada Peygamber Efendimiz’in, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat) hadis-i şerifini hatırlatan Dürgüngü, modern çağın unutulan değerlerine de dikkat çekti.
“Bayram sabahı erken kalkıp namaza gitmek, aile büyüklerinin ellerini öpmek, kapı kapı bayramlaşmak, çocuklara harçlık vermek… Bunlar kültürel değil, ruhsal değerlerdir. Bunları yaşatalım ki hem biz can bulalım, hem toplumumuz.” diye konuştu.
Gazze: Ümmetin Vicdanı, Bayramın Sınavı
Şükrü Dürgüngü, bu bayramın buruk geçeceğini ve bu burukun sadece kalpte değil, vicdanda yankılanması gerektiğini ifade etti:
“Gazze bugün kurbanın gerçek anlamını en derin haliyle yaşıyor. Onlar can vererek teslimiyeti gösteriyor, bizler ise canımızdan değil, malımızdan vazgeçmekte bile zorlanıyoruz.”
Bayramın sevincini paylaşmanın sadece mahalleyle sınırlı kalmaması gerektiğini belirten Dürgüngü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gazze’de açlıkla, ölümle, yıkımla sınanan kardeşlerimiz varken; bizler soframıza bakarken onların sofrasızlığını hatırlamalıyız. Kurban, sadece bölüşmek değil, dertleşmektir. Onlarla maddi-manevi dayanışma içinde olmak, Kurban’ın ruhuna en uygun olandır.”
Kur’an-ı Kerim’in “Müminler ancak kardeştir...” (Hucurât Suresi, 10. Ayet) ayetini hatırlatan Dürgüngü, bu çağrının bayramda da kulaklarda yankılanması gerektiğini söyledi.
Bir Eksik Bayram: Anne ve Babanın Gölgesi Olmadan
Röportajın sonunda Şükrü Dürgüngü, duygularını kişisel bir notla şu sözlerle paylaştı:
“Bu bayram benim için biraz eksik… Çünkü annem yok. Onun yaptığı bayram kahvaltıları, sabah elini öpmek, gözlerindeki o şefkatli bakış… Şimdi yok. İşte bayramda aslında en çok bunu anlıyoruz: Anne ve baba, bayramın kalbidir.”
Gençlere çağrıda bulunan Dürgüngü, “Anneniz, babanız hayattaysa onları sadece aramayın, yanlarında olun. Sadece el öpmeyin, kalplerine dokunun. Çünkü onlar varken bayram tam bayramdır. Onlar yoksa, bayram buruk bir anıdır.” dedi.