Yeni Doğu Gazetesi eski stajyerlerinden olan Radyo ve Televizyon Programcılığı öğrencisi Edanur Aybar, öğrenci Cihan Mert ile birlikte Van’ın en büyük sorununa dikkat çekecek bir çalışmaya imza attı. Yönetmenliğini Cihan Mert, film yapımcılığını ise Edanur Aybar’ın üstlendiği kısa film çekiminde Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, Uygulamalı Sosyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Suvat Parin engelli bireylere yönelik bilgilendirme konuşması yaparken filmin ana karakterini ise Van'da yaşayan bedensel engelli Selçuk Tayyan üstlendi. Toplumda nasıl karşılandıklarını, toplum gözünde nasıl his ettiklerini, kendilerine ayrılan alanların ve hakların nasıl gasp edildiğini anlatan Tayyan izleyicilere duygu dolu anlar yaşattı. 

“BU HİKÂYE ARTIK YALNIZ DEĞİL”

Tamamlanan kısa filmi gösterime aldıklarını ve kısa filmin izleyiciler tarafından ilgiyle karşılandığını kaydeden Radyo ve Televizyon Programcılığı Mezunu ve Yapımcı Edanur Aybar, “Gösterim sırasında salon sessizleştiği bir an vardı… Selçuk’un bir rampadan inemeyip geri döndüğü sahneydi sanırım. Orada yüzlere baktım. Kimisi başını öne eğdi, kimisi gözünü kırpmadan izledi. O an anladım: insanlar sadece izlemiyor, hissediyor. İçimden “Tamam” dedim. “Bu hikâye artık yalnız değil.” O anda, “Bu iş olmuş” dedim kendime. Herhalde ilk dikkatimi çeken şey sessizlik olurdu… O gündelik hayatta fark etmediğimiz sessizlik. Mesela Selçuk bir şey anlatıyor ama etrafta herkes geçip gidiyor. Kimse duymuyor, görmüyor. Bu bana çok dokunurdu izleseydim. Çünkü kent dediğimiz şey bazen sadece binalardan değil, duymayan kalabalıklardan da oluşuyor. Bir de en çok da şu çarpardı herhalde: Bu kadar basit şeylerin — bir kaldırım, bir kapı aralığı, bir ışık — bir insanın hayatını ne kadar zorlaştırdığı… Kendi adıma şunu düşünürdüm: “Ben bu detayları nasıl bu kadar kaçırmışım” dedi.

Whatsapp Image 2025 06 16 At 11.02.59 (1)

“BU FARKINDALIK BENDE DERİN BİR YER AÇTI”

Aybar, “Bu belgeseli yaparken içimden en çok geçen duygu: öfke, umut, hüzün, merak Açıkçası hepsi oldu. Ama en baskını galiba içsel bir sıkışmışlık duygusuydu. Yani hem biraz öfkeliydim, neden bu kadar göz ardı ediliyor bu insanlar diye. Hem üzülüyordum, çünkü bir sorun var ama çözülmesi için yeterince ses çıkmıyor. Ama ne yalan söyleyeyim… En çok da sorumluluk duydum. Çünkü bu belgeseli izleyen biri, belki yarın bir kaldırımda duracak ve ilk defa gerçekten bir şeyleri fark edecek. Kesinlikle değişti. Önceden bir yere gitmek sadece “Ben nasıl giderim?” sorusuydu benim için. Şimdi her yere başka bir gözle bakıyorum. Yolda yürürken bir rampa görüyorum, “Gerçekten işe yarıyor mu?” diye düşünüyorum. Bir apartman girişi görüyorum, “Buraya tekerlekli sandalye girer mi?” diye kafamdan geçiriyorum. Sadece fiziksel değil, zihinsel olarak da kentle aramda bir mesafe oluştu. Artık her şeyin neden böyle tasarlandığını daha çok sorguluyorum. Bazen bu sorgulamak huzursuzluk da veriyor ama… bu bile önemli bir değişim bence. Evet… Daha önce duyarlıyım sanıyordum ama aslında sadece uzaktan biliyormuşum. Bu süreçte şunu fark ettim: Görmek başka bir şey, gerçekten fark etmek bambaşka bir şey. Selçuk’un yaşadıkları bana şunu gösterdi: Biz çoğu zaman kendi hızımızla yaşadığımız için, yavaş kalanları görmüyoruz. Ama gerçek şu ki… Bir şehir, herkesi kapsayabildiği kadar şehirdir. Engellilik dediğimiz şey bazen bir merdiven, bazen bir bakış, bazen de bir görmezden gelme hali. Bu farkındalık bende derin bir yer açtı. Artık kolay kolay da kapanmaz” diye konuştu.

Van’da kamu personeline yönelik afetlere karşı bilinçlendirme eğitimi Van’da kamu personeline yönelik afetlere karşı bilinçlendirme eğitimi

Whatsapp Image 2025 06 16 At 11.02.59 (2)

“KURGU, DUYGUSALLIĞI DEĞİL, FARKINDALIĞI BESLEYEN BİR YAPIDA ŞEKİLLENDİ”

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı fakültesinden yeni mezun olan Cihan Mert, “Belgeseli yapmaya karar verdiğimiz süreçte, engelli bireylerle geçirdiğimiz zaman içerisinde şunu fark ettik: Asıl engel bireyde değil, yaşadığımız kentin sosyolojik yapısında, fiziksel tasarımında ve insanların zihin dünyasında gizliydi. Bu farkındalık, bakış açımızı kökten değiştirdi. Engelin, bireyde değil kentte olduğunu düşündüğümüz anda, belgeselin adının da bu gerçeği yansıtması gerektiğine inandık ve ismini Engelli Kent koymaya karar verdik. Kurgu süreci aslında kamera kurulmadan çok önce, kafamda başladı. Daha çekimlere başlamadan önce bu belgeselin ritmini, duygusunu ve anlatım tarzını zihnimde kurgulamıştım. Çünkü bu belgeselde izleyicinin Selçuk’a acımasını ya da üzülmesini istemiyorduk. Amacım, onun bir birey olduğunu fark etmelerini ve bu farkındalıkla izlemelerini sağlamaktı. Kurgu sürecinde de bu hassasiyetle hareket ettim. Merhamet duygusuna dayalı bir anlatım yerine, Selçuk’un toplum içindeki varlığını, kimliğini ve öznesini öne çıkarmaya odaklandım. İzleyicinin empati kurmaktan öte, bilinçle ve sorumluluk duygusuyla bakmasını istedim. Bu nedenle kurgu, duygusallığı değil, farkındalığı besleyen bir yapıda şekillendi” ifadelerini kullandı.

Whatsapp Image 2025 06 16 At 11.46.32

"ENGELLİ KENT", SADECE BİR BİREYİN YAŞAM MÜCADELESİNİ DEĞİL

Mert, “Yönetmen koltuğuna ilk kez oturduğum bu projede, kameranın arkasında sadece teknik bir iş yapmadım; aynı zamanda bir hayatın içine dahil oldum, gözlemledim, dinledim ve hissettim. İlk yönetmenlik deneyimimin bir hayat hikâyesine dayanıyor olması, bu projeyi benim için çok daha anlamlı ve özel kılıyor. "Engelli Kent", sadece bir bireyin yaşam mücadelesini değil; toplumun kör noktalarını, kentin görünmeyen engellerini ve bizim görmezden geldiğimiz birçok yapısal sorunu ortaya koyuyor” şeklinde konuştu.

Whatsapp Image 2025 06 16 At 11.46.32 (1)

Muhabir: Kemal Çamlı